ANKET WHATSAPP
Tekstil İnşaat ve Turizm Toplantısı

Sektörlerin bugünü ve yarını konuşuldu…

 Malatyalı İş İnsanları Derneği (MİAD)'nin toplantılar serisi son sürat devam ediyor. Bu hafta Tekstil, İnşaat ve Turizm Sektörlerinin Durumu ve Geleceği” konulu interaktif sohbetlerin yedincisi gerçekleştirildi. Deneyimli gazeteci Celal Toprak sordu; Prof. Dr. İlhan Erdoğan ve iş insanı Ahmet Akbalık cevapladı.

MALATYA TIME / ÖZEL HABER

Koronavirüs salgını sebebiyle toplantılarını internet üzerinden gerçekleştiren MİAD, bu hafta Tekstil, İnşaat ve Turizm Sektörlerinin Durumu ve Geleceği” konulu interaktif sohbetlerinin yedincisini gerçekleştirdi. Ekonomi Gazetecileri Derneği Başkanı Celal Toprak'ın sorularına, MİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Prof. Dr. İlhan Erdoğan ve Özak Global Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Akbalık cevap verdi. Sektörlerle ilgili mevcut durum ve gelecekteki beklentilerini aktaran konukların görüşleri, 17 Mayıs Pazar günkü yüksek beğeni alan yayınlar arasında yerini aldı. İşte Celal Toprak'ın soruları ve Prof. İlhan Erdoğan ve Ahmet Akbalık'ın cevapları:

 DOĞAL VE ORGANİK BESLENME YAYGINLAŞIYOR

Deneyimli gazeteci Celal Toprak'ın “Türkiye kuru meyvede yeni bir atılıma geçiyor. Kuru meyveyi daha çok tanıtmak noktasında bir hareket gündeme geldi. Bu haber Ege ihracatçı birliğinden geldi. Kayısı ile ilgili yapacak bir şey var mı?” şeklindeki sorusuna Ahmet Akbalık'ın cevabı “Gıda sektörüne çok uzağım ama. Malatya kayısısının kendine özgü bir takım nitelikleri var. Dünyada çok alternatifi olmayan bir aroması var. Bu ister istemez zaman içerisinde doğal beslenme ve iyi yaşam şartlarını oluşturan besin grupları önümüzdeki zamanlarda revaçta olacak. Fındık sebebiyle Ordu'nun avantajlı olduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde Malatya'nın da şanslı olduğunu düşünüyorum. Malatya'da bu anlamda şanslı. Bakıyorsunuz başka yerde yetişen kayısı Malatya'da yetişen kayısının tadını vermiyor. Bu durum fındık için de geçerli. Ordu'da yetişen fındık ile başka illerde yetişen fındık arasında büyük fark var. Bu her coğrafyanın iklim özellikleri ve toprağın içinde olan minerallerin oluşumu sonucu meydana çıkıyor. Önümüzdeki günlerde bu tip ürünler daha çok revaçta olacak. Bugün birçok aile besinlerini köylerden tedarik etmeye çalışıyor. Günümüz şartları nedeniyle doğal ve organik beslenme yaygınlaşıyor.” şeklinde oldu.



PANDEMİ SÜRECİ YENİ BİR BAKIŞ AÇISI ORTAYA ÇIKARDI

Ahmet Akbalık'ın bu cevabının ardından Celal Toprak yeni bir soru yöneltti kendisine: “Çalışmalarınızı yaparken içinde bulunduğumuz süreçlerin gelebilme ihtimalini dikkate aldınız mı? Bu süreçlere hazırlıklı mıydınız?

Ahmet Akbalık'ın bu soruya cevabı ise, “Açık söylemek gerekirse biz böyle bir virüs beklemiyorduk. Bilim dünyasında bu sürecin sürpriz olmadığı söyleniyor. Bu tip virüslerin olabilme ihtimalinin olacağı gündeme getiriliyor. Ben böyle bir şey beklemiyordum. Bu tür durumlarda bizim belli sistemlerimiz vardı. Bunları test etme ve hayata geçirme noktasında test etme imanı olmamıştı. Bu sistemleri zamanında aldık. Bu süreçte bize farklı bir perspektiften bakma fırsatı getirildi. Bu sürecin iş dünyasında da yeni bir bakış açısı yarattığını düşünüyorum. Siz bir insanın evde ne kadar çalıştığını ve o işi ne kadar yaptığını eğer ölçemiyorsanız o zaman sistemleriniz alt yapılarınız arkasında bir algoritmanız yoksa, zaten bunun bir anlamı yok. O zaman bunu yönetemezsiniz. Çalışanların günlük bir planı varsa mutlu ve sağlıklı hissettiği her ortamda işini daha iyi yürüteceğini düşünüyorum.” şeklindeydi.

DÜNYA BAŞKA YERLERE EVRİLİYOR

Akbalık cevabının devamında, “Dışarda çalışıp arabalarla gidip gelmek, yeme içme, belli bir süreç sonunda tekrar trafiğe girip geri gelmek bazen bir handikapa da dönüşebiliyor. Ama sürekli evde kalıp bu işi yapmak da psikolojik bir rahatsızlığa götürebilir. O yüzden verimlilik çok önemli. Teknolojinin doğru evrilerek sizin ihtiyaçlarınızı karşılayabilecek ve bundan fayda sağlayabileceğiniz bir yapıya büründürmeniz durumunda bu size çok büyük bir farkındalık getirecektir. Hem rekabetçilik anlamında hem de sürdürülebilirlik anlamında o şirketi o yapıyı daha güçlü hale getirecektir. Ama belli analizleri yapmadan hayata geçirmeye kalkarsanız da orada biraz patinaj çekebilirsiniz. Şirket içindeki teknolojileri farklı irdeleyebilirsiniz. En önemli kaynak bilgidir. Eğer bilginiz varsa süreci yönetebiliyorsunuz. Eskiden petrole dayalı ekonomi vardı. Şimdi bakıyoruz ki bir teknoloji şirketi bütün petrol şirketlerini satın alacak konuma geldi. Dünya başka yerlere evriliyor. Kendi yönünüzü bulmakta zorlanırsınız. Herkesin kendisini iyi analiz etmesi gerekiyor. Eski girişimcilik ruhu darbe aldı. Kendinizi yenilemeniz gerekiyor. İnsanlar artık daha doğal ve sosyal yaşama sürecine girdi. Çok üreteyim psikolojisi rafa kalkıyor. Daha sosyal, kendine zaman ayıran bir topluluk oluşacağını düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.




TARAFIMIZI NETLEŞTİRMEMİZ LAZIM

Ahmet Akbalık'ın cevabının ardından aynı soruyu Prof. Dr. İlhan Erdoğan'a yönelten Celal Toprak'a, Erdoğan'ın cevabı ise “Değişimin olduğu söyleniyordu. Kurgu roman yazarları biraz ona yatkın olan araştırmacılar gelecek için bir takım tanımlarda bulunuyorlardı. İnsanlar daha çok evlerinden ve küçük ofislerde çalışacaklar deniliyordu. Bu yaşama tarzı çok oturan kafası ile çok çalışan bedeni küçülen kafası büyüyen insanlar olacak diye düşünenler de vardı. Anlatılmaya çalışılan zaman, hastalık nedeniyle öne çekildi. Bu yazılımlara bağlı olarak şirketlerde iş modelleri değişecek denildi. Bazı şirketler bunu yapmaya başlamıştı ama şimdi birden bire kapıyı çaldı. Bizim Türk insanlarını bilim toplumları insanlarıyla mukayese etmek doğru değil. Bizim mütevekkil miyiz cesur muyuz tarafımızı netleştirmemiz lazım. Bana bir şey olmaz ben yine üretip satarım. İş modellerini çok fazla değiştirmenin anlamı yok gibi düşünceler var. Mesela insanların davranışlarını gözlemliyoruz. Tatil zamanında acaba fiyatlar uygun deyip tatile mi gidecekler yoksa eve mi kapanacaklar? Ben gidelim diyenlerin içe kapananlar kadar olacağına inanıyorum. İtalya'da futbol maçları seyircisiz oynanacak. Ancak bir yazılım geliştirmişler. İnsanlar evlerinden maçı seyrederlerken tezahürat yapacaklar. Stadyumda sergiledikleri hareketleri evlerinden sergileyecekler. Oyuncular yalnız oynuyorlar duygusuna kapılmasınlar diye böyle bir sistem geliştiriliyor. Bence iş hayatında da böyle şeyler olacak. İnsanlar şuanda evlerinde çalışmaya alıştılar. Yarın ofisler açıldığında bazı insanlar ofise neden gidiyoruz diyecekler. Evimizde çalışabiliyoruz diye duygulara kapılabilecekler. İş motivasyonlarını kısmen kaybedebilecekler.” şeklinde oldu.

TURİZM SADECE YERLİ PAZARLA YÜRÜMEZ

Bir başka sektör olan turizmle ilgili Celal Toprak, “Turizm sektöründe beklentiniz nedir? Nasıl olacak? Bu sene tatile gidecek miyiz? Ne bekliyorsunuz? Önce turizmi, sonra da hizmet sektörünü değerlendirebilir misiniz?” şeklinde bir soru yöneltti.  

Bu soruya Ahmet Akbalık'ın cevabı, “Türkiye'nin toplam hizmet payı yüzde 60'ları buluyor. Bu da Türkiye'nin yüzde 60-65 hizmet ürettiğini ortaya koyuyor. Şehir turizmi ile vizör turizmi birbirinden çok farklı parametreler. İkisinin de parametreleri de hedefleri de çok farklı. Vizör turizmi insanların sürekli olarak evde kalma psikolojisi ve yaşamış olduğu travmadan dolayı tatil yapma ve hevesi içerisinde. Dolayısıyla insanlar tatil yapmak, dinlenmek ve tabiatla, denizle iç içe olmak istiyor. Nasıl bir ulaşım modeliyle bu tesislere ulaşmak mümkün olacak? Antalya 10 milyonun üzerinde bir turizm potansiyeli olan toplam kapasitesinin yüzde 80-85'ini yabancı turistten alan bir ilimiz. Sadece yerli pazarla bu işi yürütmeye kalkarsanız bu iş yürümeyecek. Turistin gelmesi gerekiyor. Ama hangi şartlarda gelmesi gerektiğini düşünmek lazım. Burada empati yapmak gerekir. Turist uçağa nasıl binecek, hangi testlerden geçecek, indiğinde onu ne bekleyecek? Bunların hepsi birer öngörü. Bunun için benim görüşüme göre önce iç pazar biraz canlanacak.” şeklinde oldu.

EN REKABETÇİ OLDUĞUMUZ SEKTÖR TURİZMDİR

Ülkeler hala yaşamış oldukları bu travmayı üzerlerinden atabilmiş değiller. İçe dönük projeler üretiyorlar.” Diye cevabına devam eden Akbalık, devamında “Belki kendi içlerinden birinin başka ülkeye gidip tatil yapması gündemlerinin 20. Sırasında. Yani belki ilgilenmiyorlar. Kaldı ki o ülkelerdeki iç turizm lobileri korkunç derecede hükümet üzerinde baskılar oluşturuyor. Ülkemizde olanaklar fazla, burada tatil yapın söylemleri her geçen gün daha da fazla. Bu da bizim açımızdan bir tehlike oluşturuyor. Burada tüketicinin eğilimi önemli. Bizim en rekabetçi olduğumuz sektör, turizm sektörü. Akademi olarak ve iktisadi olarak araştırdığınızda bu net bir şekilde ortaya çıkıyor. İnsanlar yine başka ülkelerde tatil yapma eğilimine girecekler. Burada da en güçlü ülke Türkiye. Türkiye'nin sağlık açısından pozitif ayrışmanın getirdiği ayrıcalıklarla beraber, önümüzdeki süreçlerde biz bu pandemiyi yönetiyoruz hikâyesiyle başlarsa; Türkiye yine eski günlerine gelir. Bana göre Temmuzun ilk haftaları yabancı turistler gelmeye başlayacaklar. İspanya, İtalya ve Portekiz bu sene turizmle ilgili çalışma yapmayacaklarını deklare ettiler. Ama insanlar eskiden 100 kişi seyahat ediyorsa, bunun yüzde 25'inden pay alacağımızı düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.  

FİYATINI UYGUN BULURLARSA YİNE TATİL YAPARLAR

Aynı soruya Prof. Erdoğan'ın cevabı şu şekildeydi: “Bu sene dış turizmden çok şey beklemiyorum. Dış turizm düşünüldüğü kadar hareket göstermeyecek. Belli imkanları olanlar, daha küçük otellerde belki turizm için hevesli olacaklar. Gemi turizmi olmayacak. İnsanlar kalabalıktan kaçacaklar. İnsanlar fiyatı uygun bulursa yine tatilini yapmak isteyecekler. Turizme bağlı hizmet sektörüne gelince, gittiği şehirde çarşı ve pazarda da gezecekler. Cesaret ederlerse çarşı Pazar da hareketlenecek.

 ARTIK İNSANLAR EV ALIRKEN, BAŞKA KRİTERLERE DE BAKACAK

Celal Toprak'ın, “Temmuz Ayına kadar çok şey olumlu da, olumsuz da değişebilir. Bu bir öngörüydü. Öngörü içinde bir takım pozitif unsurlar da var. Biraz da kentleşme ile ilgili konuşmak istiyorum. Pandemi süreci bizim kentleşmeye bakışımızı yeni kentler üretme noktasındaki bakışımıza nasıl etki yapacak? Sizin modeliniz, genel bir model haline gelecek mi? Sizin dün başlattığınız yarın herkesin ortak görüşü haline dönüşebilecek mi?” şeklindeki yorumu ve sorusuna Ahmet Akbalık, “Biz insanlara bir yaşam biçimi sunuyoruz. Sadece bir konut sunmuyoruz. Pandemi ile birlikte, bunun önemini de görebiliyoruz. Eskiden tüketicinin eğilimine bakmaksızın herkes sektörde bir şeyler yapmaya başladı. Herkes bu işin içine girmeye başladı. Bilinçli bilinçsiz ürünler ortaya çıktı. Tüketicinin ne istediği sorgulanmadı. Herkes yatırım yaptı. Ancak pandemi ile beraber, insanlar evinin ne kadar kıymetli olduğunu gördü. Bu koşul ve şartlarda tıkandığı şartlara bakıldı. Evinin balkonu bahçesinin önemini ve kıymetini gördü. Bu sadece pandemi değil, yenidünya düzeninde de farklı olacak. Eskiden 1+1 evler isteniyordu. Ama artık evinde insanlar mutlaka bir çalışma odası isteyecekler. Eskiden ev alırken insanlar fiyatına bakardı şimdi ise balkonu var mı bahçesi var mı diye bakacaklar. Tercihlerini şekillendirecekler. Bugünden yarına bu olmaz. Öncellikle stokların tüketilmesi gerekiyor. Bahçeli evler daha çabuk satılacak. Gayrimenkul değişecek. Ofis alanı olmayacak. İnsanlar artık evde çalışacaklar. Ofis alanları daralacak konut alanları bundan sonra büyüyecek. Bahçeleri ev arayışı tıklanma rekoru kırmış. Önümüzdeki süreçte insanlar bu yöne evrilecek. Önümüzdeki günlerde her şey netleşecek diye düşünüyorum.” diyerek cevap verdi.  


BEKLENTİLER ÖTELENECEK

Ahmet Akbalık'tan sonra aynı soruya Prof. Dr. İlhan Erdoğan'ın cevabı şu şekilde oldu: “Ahmet Beyin söylediklerine katılıyorum. İnsanların arzusu konutlarının genişlemesi ve daha müstakile doğru gitmesi olacak. Yaşama alanı satın alacak. Yaşama alanında yaşamak isteyecek. İmkanı olanlar öyle yerlere kayacaklar. Ama elde bir stok var. İstek ve imkan uyuşmayacak. Biraz beklentiler ötelenecek. Bizim milletin orta gelirin altında olanların sorunu var. Balkonu ev alıp balkonları kapatıyor. Balkon kapatmak yerine açacaklar. Yeni yer alırken de balkonu geniş yer bakacaklar. Balkona ve bahçeye bakma noktasına gelecekler. Ama zaman alacak. Çabuk heveslenip unuturuz. Çok şey değişecek.

 POTANSİYELİMİZİN OLMASI VE GÜMRÜK BİRLİĞİ EN BÜYÜK AVANTAJIMIZ

Konuyu tekstil sektörüne getiren deneyimli gazeteci Celal Toprak, “Biraz da tekstil sektörünü konuşalım. Tekstil sektöründen vaz geçelim dedik. Tekstil sektöründe kaldınız ve dünya markalarına ürün üretmeyi sağladınız. ‘Bu salgın döneminde iyi ki tekstil sektöründen çıkmadık' dedik. Dünya genelinde maskeler üretildi ve bu bize dünya çapında prestij sağladı. Tekstil sektörü önümüzdeki süreçte önemini koruyacak mı?” şeklinde bir soru sordu.   

Bu soruya Ahmet Akbalık'ın cevabı şu şekildeydi: “Maske üretmenin çok büyük bir marifet olduğuna katılmıyorum. Bu durum bize böyle bir fırsat verdi. Maske talebi rahat bir şekilde karşılanıyor. Türkiye ciddi ihracat yapıyor. 35 yıldır birçok iş ortağımızla etle tırnak oldu. Ürünün niteliği yoksa bizim açımızdan önemli değildir. Biz sadece üretime dayalı ihracatçı değiliz. Biz tasarım odaklı ihracat yapıyoruz. O gerekçeyle hazır giyim sektörü istediğimiz ivmeyi yakalayamadı. Biz robotik teknolojiye daha geçmeden Uzakdoğu robotik teknolojiye geçmiş durumda. Çeşitli avantajları Covid sonrası yakalayacağımızı düşünüyorum. Başka sektörlerde de avantajlar olduğunu düşünüyorum. Ülkeler ciddi bir korumacılığa gidiyor. Meksika ve Uzakdoğu'daki üretimi kendi, ülkelerine çekti. İçeride yapılması tavsiye edildi. Bizim gümrük birliğinde olmamızın getirdiği bir avantaj var. Üretim potansiyelimizin ve kapasitemizin olması ciddi markaların ve şirketlerin Avrupa'da olmasının getirdiği avantajları bir fırsata çevirebiliriz. Uzakdoğu bu noktada izolasyonla beraber korumacılığın getirdiği bir takım nedenlerin, Türkiye için bir fırsat olacağını düşünüyorum. Bunu doğru irdelemek lazım. Bu fırsata dönüşme bugünden yarına olacak bir durum değil. Bu zaman alacak bir süreç. Buradaki tek problem sanayi alt yapımızın çok istediğimiz gibi maalesef sağlayamadık. Bazı şirketler belki belirli miktarda yol aldı. Önümüzdeki günlerde Türkiye açısından fırsat olacağını öngörüyorum.”



 YAŞAMIMIZDA KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLER OLACAK

Celal Toprak'ın “Eninde sonunda bu virüsü yeneceğiz. Virüs sonrası dönemi nasıl görüyorsunuz?” şeklindeki sorusuna, Prof. Dr. Erdoğan, “Beklenti olarak çok şey değişecek. Dünya büyük olaylardan sonra büyük değişimler yaşamıştır. Bu değişme ülkenin potansiyeline göre ve uyum kabiliyetine göre değişecek. İş hayatında 2 senelik süre içinde finansal dar boğaza düşmeyen teknik alt yapısını güçlü hale getiren şirketler hızlı büyüyecekler. Tekstil sektöründe de gelişme olacak. Tasarım yapan teknik alt yapısı güçlü olan sektörde değişimler olacak. Mesela insanlar bilinen lüks bir lokantadan yemeğini alacak ama evinin balkonunda yiyecek. Dolayısıyla hizmet sektöründe değişiklik olacak. Önümüzdeki günlerde kargo sektörüne rağbet artacağı için çeşitli değişiklikler yapılacak. Üniversiteler değişecek. Okullar şekil değişecek. Tıp ve mühendislik gibi bazı bölümlerin haricinde okullar sanal ortamda olmaya başlayacak. Özel üniversitelerin çoğu kapanacak. İnsanlar o sisteme yazılmayacaklar. Bu herkesin işine gelecek. Satış geliştirme ve benzeri olaylar elektronik ortama taşınacak. Konserler olmayacak. Evlerde büyük ekranlardan konser izleyecekler. İnsanlar ihtiyaçlarını ön plana çıkaracaklar. İnsanlar ‘iki gömlek bana yeter' deyip parayı daha başka yerlerde kullanacaklar. Hastaneler güç durumlar yaşayacaklar. Tedavi biçimi şekil değişecek. Dayanabilen her işletmenin yıldızı parlayacak. Tüketim kalıp değiştirecek. İş adamları oturup ne olur sorusunu kendi başlarına düşüneceklerine derhal ciddi düşünen bir kadro düşünmeleri gerekecek. Benim işletmem ne olur diye düşünmeleri lazım. Beklemek değil, geleceğe hazırlanmak lazım.” ifadeleriyle cevap verdi.

 DIŞA BAĞIMLILIKLAR KIRILACAK

Takipçilerden gelen soruları da dile getiren Celal Toprak, “ Mustafa Paşahan bir soru sormuş. ‘Herkes kendi üretimini kendi mi yapacak?' Mustafa Tecdelioğlu ‘Ankara'dan destek beklenebilir mi?' diye soru sormuş. Bize fırsatlarla ilgili bilgiler sunar mısınız? Riskin kardeşi de fırsattır. Bu noktada sizin düşünceniz de çok önemlidir? Güzel çalışmalar yapmış bir iş adamısınız. Bize bir ufuk turu attırır mısınız?” ifadelerini kullandı.  

Ahmet Akbalık'ın bu ifadelere verdiği cevap ise “ ‘Herkes kendi üretimini yapacak mı?' Benim söylemeye çalıştığım bu değil. Örneğin ithalata dayalı bir tarım ülkesi, yarın kendi tarımını geliştirip dışa bağımlılığını kıracak duruma gelecek. Bu bütün sektörler için geçerli. Siz bugün gidip Amerika'da tekstil işi yapmaya kalkarsanız, oradaki işçilik maliyetleri ile rekabet edebilmeniz söz konusu değil. Eğer ABD ‘ben burada tekstil üretimi istiyorum' diyorsa veya ‘ben beyaz eşya üretimini yapacağım' diyorsa; o zaman devlet olarak bunu süspanse etmek durumunda. Aksi takdirde; dünya ile rekabet edebilmesi söz konusu değil. O yüzden her ülke; hem korumacılık anlayışıyla, hem de kendi ülke içerisinde stratejik olarak belli sanayi kollarında ve belli tüketim mallarında stratejik sektörler oluşturup; onları belli bir oranda içeride üretme içgüdüsüne geçecekler. O zaman da ‘biz belki tekstilde çok büyüyebiliriz veya nasıl geliştirebiliriz' dürtüsüyle hareket edeceğiz. Biz Avrupa'nın taleplerini doğru algılayıp kendimizi bu yönde geliştirmedik. Teknolojik dönüşümü istediğimiz gibi sağlayamadık. Bundan herkes sorumlu. İçeride üretim olacak ama içerideki tüketimin yüzde yüzü karşılanmayacak. Bundan sonra ticaretin yönü korumacılıkla geliştirilecek. Dünyanın evirildiği bu noktada kendinize doğru pozisyon almanız gerekiyor. Benim önerim şu; örneğin İlhan hocam iyi bir dost olmakla beraber iyi bir danışman. Bu gibi durumlarda eğer siz kaynaklarınızı doğru kullanacaksanız bu insanların söylemlerini dikkate almanız gerekiyor. Kendinizi bunlara göre şekillendirmeniz gerekiyor. Kendi şirketlerinizin geleceğini bu yönden şekillendirmeniz gerekiyor. Sürü psikolojisi ile hareket ediyoruz. Herkes trend olan sektörlere girebiliyor. Ama bunun analizini yapıp getirisini götürüsünü doğru hesaplamıyorlar. Danışmanlık yapan insanların söylediklerini dinlemek gerekiyor.” şeklinde oldu.  

HER ŞEY KAMUYA BIRAKILMAMALI

Ahmet Alabalık sözlerinin devamında, “Her ülkenin kendine göre olanakları ve imkanları var. Türkiye'nin ekonomik büyüklüğü Almanya ve Fransa ile karşılaştırılamaz. Bu olanaklar dahilinde her ülke kendi vatandaşını, bu noktada sahiplenecektir. Bu süreçte özellikle sağlık noktasında hükümetin ortaya koyduğu sürecin başarılı olacağını düşünüyorum. Ortaya koymuş oldukları kısa çalışma ödeneği ile ilgili çalışmalar da önemli. Devletten bir takım şeyleri belemektense kendi imkanlarımızla neler yapabiliriz diye düşünmelidir. Pandemi, şirketlerin kendi röntgenini çekme fırsatı veriyor. Yaşanan sürç size analiz yapma fırsatı veriyor. Şirketler verimliliklerine odaklanmıyorlar. Her şey kamuya bırakılmamalı diye düşünüyorum. Bu dönem yeni bir çağın başladığını gösteriyor. Eski yaşam biçimleri olmayacak. Yaşam biçimlerimiz farklı olacak. Hijyeni iyi bilen bir toplumuz ama dünya bunu algıladı. Bunun gibi birçok şey hayatımıza girecek.” ifadelerini kullandı.

Celal Toprak, takipçilerin sorularına yer vermeye devam ederek, “Mehmet Çetinkaya: ‘Hangi ülkelere ihracatı yönlendirmemiz lazım?' Ferhat Toma: ‘Gelişen ülkeler pazarını nasıl değerlendirmeliyiz? AB pazarı bizim için ne kadar önemli?' Hasan Yıldırım: ‘Özellikle tarım ve gıda ile ilgili bir takım ülkelerin ürün üretimini durdurmalarını ve dışarı ihracat yapmamalarını nasıl değerlendirmeliyiz?' Bu sorulara cevap verebilir misiniz?” dedi.



BİLGİYE SAHİP OLMAK GEREKİYOR

Bu sorulara Ahmet Akbalık'ın cevapları ise “Hangi ülkeye ihracat yapmamız noktasında söylediklerim sektöre göre değişkenlik gösteriyor. Önümüzdeki günlerde korumacılık anlayışı had safhaya çıkacak. Biz gümrük birliği içerisinde olduğumuz için karşılıklı mal ticaretinde herhangi bir mal belgesi ödemiyoruz. O yüzden de AB içerisinde böyle bir avantajımız var. AB'nin toplam ticaret hacmine baktığımızda da büyük bir ticari potansiyeli olduğunu görüyoruz. Biz oradaki belli şirketlerden çok ucuz 50-100 dolarlara siz bütün ülkenin aylık ve yıllık bütün tedariklerin öğrenebiliyorsunuz. Bunları hangi şirketlerin tedarik ettiğine varıncaya kadar size bu bilgileri sağlayacak olan bir takım gruplar var. Orada bizim bildiğiniz gibi ticari ataşelerimiz var. Ticaret Bakanlığı ile entegre çalışan… Bunları kendi içerisinde belirlerlerse hem o ülkenin tedarik miktarını, hem nereden tedarik edildiğini görürler. Az önce de ifade ettiğim gibi bilgiye hakim olmak bilgiye sahip olmak gerekiyor. Bu bilgiye sahipseniz nereye gideceğiniziz de iyi bilirsiniz. Ama bilgiye hakim olamazsanız; o zaman oturduğunuz yerden işi bir yere evirilmeniz çok zor. AB bugün Meksika ile anlaşma yapıyor ama Türkiye ile anlaşma yapmıyor. Zamanında eksik yapılan bir işin bizi nereye getirdiğini belirtmek istiyorum. Önce elimizin uzandığı elmayı koparmamız gerekiyor. Sonra bir sonrakini koparırız. Tarım ve gıda ilgili ise artık herkes yediği şeylere çok dikkat ediyor. Biz Büyükyalıda iyi yaşam felsefesi ile bir süreç başlattık. İyi yaşamın birçok kriteri var. Sadece besin ve beslenmekle ilgili değil tabi ki spor, hava, ulaşım da iyi yaşamın bir parçası. Artık insanlar kendilerine ve sağlıklarına daha çok zaman ayıracaklar. Doğal ve organik ürünler insan yaşamında büyük rol alacak. Şuandaki lojistik avantajlarımızı ve lokasyon avantajlarımızın da tarımla beraber öne çıktığını somut bir şekilde söyleyebilirim.” şeklinde oldu.







MİAD sağlanan hizmetlerin iyileştirilmesi ve web sitesinde en iyi deneyimi yaşamanızı sağlamak için çerezleri kullanır.
close