ANKET WHATSAPP
2. Fikir Platformu Kenan Işık

2.Fikir Platformu toplantısı “Kimliğimiz, Kişiliğimiz ve Malatya”

 

Kenan Işık; “Anadolu toprakları uygarlığın beşiğidir. Biz de bu uygarlığın oluşturduğu kültürle büyüdük.”

 

Sanatçı Kenan Işık 25 Şubat Cumartesi günü 2.Fikir Platformu toplantımızın konuğu oldu.

“Kimliğimiz, Kişiliğimiz ve Malatya” başlığı altında Genç MİAD grubu ile hoş bir sohbet gerçekleştiren Işık, kendi çocukluğundaki Malatya’dan bahsetti. “Bizim doğduğumuz, büyüdüğümüz o coğrafyada bizden önce yaşamış milyonlarca insan var ve o insanların biriktirdiği bir şeyler var. Bir kültür birikimi var.” Malatyalı olmanın asıl özelliğinin bu kültürel bağ ile ilgili olduğunu söyleyen Işık, çocukluğundan uzun yıllar sonra Malatya’ya ilk gittiğinde şehrin görüntüsüyle, kendisinde hissettirdikleri arasında çok fark olduğunu belirtiyor.                 “Dünyanın birçok şehrini görmüş olmama rağmen Malatya’ya gitmek benim için farklı bir anlam. İnsan ailesine, evine ne kadar bağlıysa, doğduğu topraklara da o kadar bağlıdır bana göre. Bu çok özel bir birikim, son 15–20 yıldır bu önemli kültürel birikim üzerine titrenmediği için, önemsenmediği için kayboluyor.”

 

Geleneğimiz kayboluyor!

 

“Bize aşılanan gelenek, kültürel gelenek modern hayatla, batıdan gelenlerle kayboluyor yavaş yavaş. “ Hayatımıza dışarıdan gelen müdahalelerin çok fazla olduğunu belirten Işık, istense de istenmese de bunların televizyonlarda, radyolarda, dergilerde, kitaplarda verilenlerle, hayatımıza dâhil olunduğunu vurguluyor. Bu getiriler milletin gelenekselliğini bozuyor, sömürgeci yaklaşımla insanlara öğretilenler başka bir toplum, istenildiği gibi bir toplum oluşturmak için yapılıyor. “Bu sömürgeci güçler diyorum çünkü bunlar bitirmek, tüketmek, kültürü ortadan kaldırıp yeni bir kültür getirmek için yapılıyor. Bunu yaparken de bir maksat var o da kendisine uygun bir toplum yaratmak. Eğer sömürgeci anlayış Amerikan anlayışıysa ki öyle dünyada Amerikan İmparatorluğundan bahsediliyor, bu bir gerçektir. Bu imparatorluk dünyanın hükmünü yürütmek için önce ben kaleyi nasıl içten kuşatabilirimi düşünüyor. Bunu internetle, medyayı kullanarak, dini, fikri kullanarak yapıyor. Bizden ne menfaati var, niçin bizim kültürümüzün üzerinde hegemonya kurmaya çalışsın ki diyeceksiniz. Niye Malatya için bununla uğraşsın ki diyebilirsiniz cevap açık; satmak için. Siz işadamısınız onun istediği modelde bir tüketiciye dönüşürseniz, yani Coca Cola içerseniz, hamburger yerseniz, MC Donald’s a gitmeye sizi alıştırırsa başarıya ulaşmış olacak. İçerdikleri değerler çok büyük, 60 milyar dolar cirosu olan Coca Cola, az önce saydıklarımı başardığında hükmünü kendi alanında yürütmeyi de başaracaktır. Netice itibariyle her türlü markaya bu şekilde bakabilirsiniz. O yüzden niye bu varlık geliyor durduk yerde bizim gariban Malatyalının kültürüne müdahale ediyor demeyin, ediyor işte.”

 

Sadece Malatya’nın hedef seçilmediğini ileten Işık, belki de bütün dünyanın buna maruz kaldığını ve bu durumda da bize düşen görevin kendi fıtratımıza, yaradılışımıza uygun şekilde yaşamak olduğunu dile getiriyor. “Kendi gelenek ve kültürümüzle yaşadığımız zaman hayattan zevk alabiliriz, zaten bunun aksi yaramaz çocuğa, itaatsiz çocuğa dönüştürür bizi. Malatya’da tekerlekli arabalara naylon arabalar derdik. Naylon kelime itibariyle bile soğuk bir laftır. Küçüklüğümde Sümerbank’ta, Tekel’de çalışan yüksek yöneticilerin geceleri olurdu, tango yapılırdı bu gecelerde. Naylon derdik biz onlara, öyleydiler de zaten. Uygarlık bir ucundan naylonluktu, yapışkan bir şeydi. Ben Malatya’da doğdum ve o kültürle yetiştirildim çok şükür. Bu yetiştirilme denetimle, aileden başlayan sonra okulda devam eden bir eğitim anlayışıyla yetiştirildim. O dönemdeki Malatya bu dönemdeki Malatya gibi değildi, bunu üzülerek söylüyorum. Malatya’da o zamanlarda bir hafta, on gün sinemada müsamere de oyun oynadığımda orası dolardı. İnsanlar o zaman tiyatroya gelirdi. Yetiştiğimiz yer az buz bir yer değil. Mezopotamya’nın başkenti, Hititlerin başkenti, Urfa ve Gaziantep gibi şehirleri de içine alarak söylüyorum, müthiş bir kültür var buralarda. Din ve benzeri faktörler oraların kültürünü hiç bir zaman sarsmamış, bozmamış. Ama diğerleri bozuyor. Yetiştiğimiz üslupla, terbiye ile iyi veya kötü tevriye onu söylemiyorum. Aslında ben burada bunu da yaşadım, İstanbul’a ilk geldiğimde yaptığım piyeslerden birinde köylüyü oynuyordum, köylü piyesleri neden yapıyorsunuz, ne gerek var dendi. Biz oralardan yola çıkıyoruz, o kültürü biraz daha iyileştirerek, temeli sağlam olan kültürümüzün üzerine yapacaklarımızı yapıyoruz. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi kurumuş, köke zarar verecek dalları keserek, yeni filizleneceklere yer açmak gerekir. Ben böyle büyüdüm Malatya’da. Bizim memlekette annelerin kaygısı oğlum büyüsün, para pul sahibi olsun değildir, bunu hepiniz bilirsiniz. Oğlum okusun. Okur durmadan da okuduğu için de en devrimci adam olur. İsmet İnönü, Turgut Özal oradan çıktı. Ama kök zedeleniyor, sonradan verilen, şırınga edilen şeylerle. Benim dedem Sarıkamış’a asker olarak gidip geri dönmemiş. Babam ben çok küçük yaştayken vefat etmiş, demiryolu işçisiymiş. Annem babam vefat ettikten sonra bizi okutacak diye bağını satmış. Özverisinden hiçbir şey eksik etmemiş. Annem önce Kuran sonra Osmanlıca öğrenmiş. Evde kuran dersi veren bir hanımdı. Ben yedi yaşındayken ramazan aylarında camiye gider, imamla birlikte kuran takip ederdim. Böylece iki kez kuran hatmetmiş oldum. Sonra senin sesin güzel dediler, öylece ezan da okudum. Kültürün içinde yetiştim derken bunları da kastediyorum. İslamiyet bunların içinde çok önemli bir unsundur. Ama bu İslami anlayış asla oradaki bir ermeniyi ya da başka mezhepten birini inkar eden bir anlayış değildir. Yani tıpkı deminde bahsettiğim gibi Hz. Muhammed’den sonra orta Anadolu’da gelişen özellikle sufilerin büyük katkılarının olduğu, Cüneyd-i Badadi, Hasan Basri, Feridun Hattat gibi ve Mevlana ile doruğa çıkan bir anlayış. Dayatıcı buyurucu emredici İslami anlayışla hiç alakası olmayan bir anlayıştır bu. Bu kültürle bu anlayışla büyüdük ve bu anlayış asla bizim modern ilmi, modern bilimi dışlamayan bir anlayıştı.

 

Ben yapıtımız işin bize genetiğimizinde kaldığına inanırım. Düşünün Malatya’da tiyatro yapıyorduk o zamanlar, İstanbul’a geldik devam ettik yapmaya. Annem için çok kötü bir şey di benim tiyatrocu olmam. Neticede çocukları okusun diye bir sürü emek veriyordu ve ben geleceğinin ne olacağı belli olmayan bir mesleği seçiyordum. Provalara gitmiyim diye ayakkabımı saklardı. En sonunda pes etti ama dedi ki mutlaka üniversiteyi bitireceksin. Siyasal Bilgiler okudum ama tiyatroyu da bir yandan devam ediyordum. Ben işimi hep severek yaptım. Eğer işinizi severek yapmıyorsanız ve başka bir işteyseniz en büyük tavsiyem derhal o işi bırakın ve sevdiğiniz işi yapın. Hayatta başarının yegâne ölçütü budur, işini severek yapmak. Ben Devlet Tiyatrosunda sanatçıyım, Malatya’ya turneye gittik. O günlerde de babaannemin ikinci kocası şehrin hatırı sayılır bir doktoruna gidiyor bir şey için. Doktor orada diyor ki senin torun gelmiş tiyatroda başrol oynuyor. Dedem de demiş ki “ ya sorma işte o da öyle çıktı işte, napalım”. Sonra doktor diyor ki dedeme olur mu hani ne kadar önemli, güzel bir iş yapıyor diye. Dedem o vakit benim iyi bir iş yaptığıma ikna oluyor. Eve geliyor bana sarılıyor falan sen güzel bir iş yapıyormuşsun diye. Şimdi nasıl bugünlere geldiniz diye sorarsanız sanırım Allah size bir kabiliyet veriyor, sizin gayretinizle, çabalayıp, çalışmanızla bugünlere gelebiliyorsunuz derim.

 

 

Soru: Geçliğimiz şu an bir boşlukta ne batılı olabilir ne de doğulu. Okumadığı için insanımız kendine empoze edilenleri reddedemiyor, karşı fikir üretemiyor. Dünyada okuma oranı en altta olan ülkelerden daha altta Türkiye’deki oran. Amerika’da, Batı’da her blokta bir kütüphane görebiliyorsunuz. Medeniyet seviyesi bence bununla ölçülüyor. Haklısınız komşumuz İran’da bizim oranın beş katı, Suriye’de de öyle. Ben Batı ile ilgili katıldığım toplantılarda hep hedef gösteririrm. Kalbinin tam ortasından vurulması gereken bir hedef. Batıyı asla inkar etmeyin. Batı bugüne gelirken biraz zalimdi ama çok başarılı bir iş yaptı. Ortaçağ’dan o papalığın hakimiyetini alaşağı ederek çıktı. Dinsizleşme anlamında alaşağı etmedi ama buna Rönesans dendi, aydınlanma çağı dendi. Koyu Hıristiyanlığın gündelik yaşamı ne kadar çok etkilediğini gördüler ver kurtuldular. Bizim için de öyle, bu dünyayı boşveri bir lokma bir hırka geçiniriz, öbür dünya için çalış mantığı ticari yaşamımıza, geri kalmamızı sağlayan bir haldir ve zaten Müslümanlıkta bu yüzden geri kalmıştır. Martin Lüther King elinde incille kilisenin kapısına gelip, pazazları, piskoposları istemiyorum, benim Tanır ile aramda İncil var sadece dedi. Neredeyse öldüreceklerdi sonra söylediklerini inkar etmesini istediler. Mutaasııplık bu boyuttaydı batıda. Din meselesini dünya meselelerinin dışında tutmaya başlayınca batı, aldı başını gitti. Bizden daha vahşiydile, Çin ipeği keşfetmişken, Mısır’da uygarlık kaç bin senedir devam ediyorken. Anadolu’da uygarlık yaşanıyorken onlar daha hayvan gütmeyi bilmiyorlardı. Sonra din ile devlet işlerini ayırmaya başladıklarında bunu da yapanlar Protestanlardır. Onlar Avrupa da barınamadlar koyu dindarlar ve Amerika’ya kaçtılar. Yani dünyanın başına bela olan zengin amerikayı kuran insanlar bunlar. Ben bunlara bişiy demiyorum ama uygarlığın beşiği buradayken nasıl odluda bu coğrafya bu kadar geri kaldı ve geri olan coğrafya aldı başını gitti, bunun izahını yapamıyorum. Biz şunu yapmalıyız mevcut temelimizi yıkmadan bilgi ve birikimlerimizi onun üzerine inşa etmeliyiz. O zaman batının içinde bulunduğu manevi açmazdan kendimizi kurtarırız çünkü biz maneviyatı yok etmiş değiliz. Batı gibi biz de ilime ve bilime önem vereceğiz ama asla maneviyatımızdan vazgeçmeyeceğiz. Batıda kişi başına düşen milli gelir bu kadar yüksekken hala mutsuz olmalarının sebebi bu. İnsan parayla pulla mutlu olan bir varlık değil. Batıyı takdir etmemiz lazım ama batı gibi olmak istemememiz lazım. Onların yoluyla yöntemiyle uygarlaşmamamız lazım. Uygarlık sadece Batı modeli ile karşımıza çıkan bir şey değil. Batının yaptığı şey de uygarlıktır ama sadece uygarlık bundan ibaret değildir. Anadolu uygarlıklara beşik olmuştur, burada da bir uygarlık vardır. Mısır Uygarlığı, Pers Uygarlığı, Selçuklu Uygarlığı, Çin, Hint bir dönem Osmanlı uygarlığı vardır bu topraklarda.

MİAD sağlanan hizmetlerin iyileştirilmesi ve web sitesinde en iyi deneyimi yaşamanızı sağlamak için çerezleri kullanır.
close