Gelişmiş ülke deniliyor ama maske bulamadık!...
Malatyalı İş İnsanları Derneği (MİAD)’ın dijital sohbetler serisi devam ediyor. İlk Türk vatandaşı olarak ABD'de belediye başkanlığı görevine seçilen Arapgirli hemşerimiz Tayfun Selen, Genç MİAD Yürütme Kurulu Başkan Vekili Murat Güler’in moderatörlüğündeki telekonferansın konuğu oldu.
MALATYA TIME / ÖZEL HABER
Koronavirüs salgını sebebiyle toplantılarını dijital ortama taşıyan Genç MİAD'ın bu haftaki konuğu ABD'nin New Jersey eyaletine bağlı Chatham bölgesi Belediye Başkanlığı'na seçilen Tayfun Selen oldu. ABD'de bu göreve seçilen ilk Türk vatandaşı olan Tayfun Selen, Genç MİAD Yürütme Kurulu Başkan Vekili Murat Güler'in moderatörlüğündeki telekonferansta, özel yaşamından, teknolojiye, virüs salgınından, şehircilik anlayışına kadar geniş bir yelpazedeki konulara değindi.
“Covid-19 Sonrası Dünyada Şehircilik” konulu konferansta, Amerika macerasının başlangıcıyla ilgili sorulan soruya, “Malatya Arapgirliyim. Babam orada doğmuş. Ben İstanbul'da doğdum-büyüdüm ve üniversiteyi İstanbul'da okudum.1992 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesinden mezun oldum. O zamanlar Türkiye'de ekonomi iyi değildi. İmkânlar kısıtlıydı. Biz de hayatımızı Amerika Birleşik Devletlerinde devam ettirme kararı aldık.” diye cevap vererek başlayan Tayfun Selen, “Amerika'ya çok kısıtlı imkân ve hayallerle geldim. Türkiye'de imkânlar daha kısıtlı ve fırsatların daha düşük olması nedeniyle burayı tercih ettim. Bizim dönemimizde öyleydi ama Türkiye'de daha sonra imkânlar değişti. 95 yılında buraya geldim döndüm ve sonrasında 96 senesinde temelli Amerika'ya yerleşebileceğime karar verdim. Büyük hayallerim vardı. Ben buraya geldiğimde 700 dolar ile bir araba alabildim. Cebimde bin dolar kaldı. Arabasız hiçbir şey olmuyor. Burada mesafeler çok uzak. Arabasız yapamazsın dedikleri için mecburen araba aldık. İş lazımdı. Sonrasında bir benzin istasyonunda iş buldum. Moralim çok iyiydi ve iyi şeyler olacağına inandım. Gelecekten çok ümitliydim.” ifadelerini kullandı.
“HAYAT SİZİ FARKLI NOKTALARA GÖTÜREBİLİYOR”
Amerika'ya gitmesindeki en önemli etkenin yüksek lisans yapmak olduğunu aktaran Tayfun Selen, “Aslında birinci hedefim yüksek lisans yapmaktı. Hedefim güzel bir hayat ve aile kurabilmekti. Hayallerimi gerçekleştirebilmek için önce iş bulup çalışmam gerekiyordu. Tabi hayat sizi bazen farklı noktalara götürebiliyor. Siz önünüze ne kadar hedef koyarsanız koyun o hedeflerinizde değişiklikler olabiliyor. En son bakıyorsunuz hedeflediğiniz yerden başka yerlerdesiniz. Hayat sizi başka yerlerde getiriyor.” şeklinde konuştu.
BENZİN İSTASYONUNDAN MİMARLIK OFİSİNE
Zorlu bir süreçten geçtiğinin altını çizen Chatham Belediye Başkanı Selen, “İşin esası buradaki hayata alışabilmek. Amerikalılara yakın bir hayat sürebilmek önemliydi. Benzin istasyonunda çalışmam, benim için bir gelir oldu. İnsanları gözlemleyebiliyordum. 8 ay istasyonda çalıştım. Şansım yaver gitti. Bir mimarlık ofisinde çizim elamanı olarak iş buldum. O ofisin en alt bölümünde bir iş buldum. Orada çizim elemanı olarak çalıştım. Benzin istasyonundan bir ofis ortamına geldim. Herkesten çok çalışırdım. İşimi kaçırmak istemedim. Orada beni çok sevdiler. 6-7 sene orada kaldım. 6 sene sonra kıdemli proje müdürü oldum. Ondan sonrası daha da iyi oldu. O şirkette çalışırken izin ve vizelerimi hallettim. Oradan çıktığımda oturma iznimi aldım ve vatandaşlığa doğru bir yola girdim. Bayağı çabaladım, ama çabalamadan bir şey olmuyor.” ifadelerini kullandı.
BU ÜLKE BANA ÇOK ŞEY KATTI...
Amerika'ya geldiğinde tek düşüncesinin hayatta kalma mücadelesi olduğunu söyleyen Tayfun Selen, “Siyasete girmeyi düşünmüyordum. Yeşil kartı aldıktan sonra Amerikan vatandaşı oldum. Evliyim bir kızım var. 2008'de Amerika vatandaşı olunca politikaya girmek için fırsat araştırdım. Belediyenin imar komisyonu toplantılarına seyirci olarak gidiyordum. Bir gün akşam toplantıya gittim ve toplantı sonrası belediye başkanı ile görüştüm. Bu ülke bana çok şey kattı, ben de bu ülke için bir şeyler yapmak istiyorum dedim. Çalıştığım yerleri söyledim. Benim yardım edeceğim bir şey olup olmadığını sordum. Benden kartımı istedi. Birkaç ay sonra bir telefon geldi. Belediyeden biri aradı. Beni davet ettiler. Görüşmeye gittim. Belediye başkanı ile birlikte 3-4 kişi vardı. Bana imar komisyonunda görev almak isteyip istemediğimi sordular. Tamam dedim. Gerekli prosedürler hakkında bilgi verdiler. 5 sene imar komisyonunda görev yaptım. Mesleğimin de bir avantaj vardı. Siyasetçilerle tanışma imkanı buldum.” dedi.
TAKIM OYUNCUSU OLMAK ÖNEMLİ
Amerika'da ilk kez bir Türk'ün belediye başkanlığına getirilmesinin altında yatan sebeplere de değinen Tayfun Selen, “Aslında hikaye çok uzun. Ben biraz kısaltarak anlatıyorum ve bu arada tekrar o günlere dönüyorum. Önce milletvekili adayı oldum. Herhangi bir tecrübem veya param yoktu. Ama ben kazanmasam bile sistemin nasıl işlediğini öğrenebilmek adına, böyle bir girişimde bulundum. Bu platformun içine girdim. Kendi bütçemle hazırlandım. Ben o seçimlerde ön seçime girdim. Partinin adayı olursanız Kasım ayında genel seçimlere giriyorsunuz. Ben Kasım ayındaki genel seçime 3 adayla girdim. Büyük farkla sonuncu oldum. Oyların yüzde 10'unu aldım. Ama bunu bekliyordum. Kendimi test ettim. O seçimde kampanya süresinde topladığım paralardan bir miktar kaldı. Ben o parayı beni yenen kişilere bağışladım. Çok doğru bir şey yapmışım. Bu durum benim uyumlu olduğumu gösterdi. O adaylar için kapı kapı dolaşıp oy toplamaya çalıştım Takım oyuncusu olduğumu gösterdim. Takım olarak başarmak çok önemli. Takım oyuncusu olma izlenimi bana çok değer kattı. Daha sonra 2015 yılında tekrar milletvekili adayı oldum. Bu sefer ön seçimlerde parti beni destekledi. Karşıma aday dahi çıkmadan genel seçimlere geçtim. Küçük bir farkla seçimi kaybettim. Ben partinin ilçe teşkilatına kaydımı yaptırdım. İlçe başkanı oldum. Bunlar hep Cumhuriyetçi partiydi. İlçe başkanı olduktan sonra belediye meclisinden belediye başkanı oldum. Bunlar herkesin yapabileceği bir şey.” ifadelerini kullandı.
HALKA YAKIN BİR BAŞKAN PROFİLİ ÇİZDİM
Seçim sürecindeki dezavantajlarını nasıl yıktığını da anlatan Tayfun Selen, “Amerika'nın geneli itibariyle eyaletlerin birleşiminden oluştuğu gibi her eyaletin içinde yüzlerce milletten gelen insanlar var. Bazen beyaz Amerikalı göremiyorsunuz. Bu mozaiğin güzelliği ülkeyi güzel yapıyor. Burada seçim kazanmak biraz daha zor. Benimkisi, biraz zor yolu seçmiş gibi oldu. Ama çalışarak başardık. Halk çöplerin toplandığına, yollardaki çukurların kapanıp kapanmadığına, suların akıp akmadığına bakıyor. Bütün seçimlerde kapı kapı dolaştım. 10-12 bin kapı dolaştım. Bizim belediye meclis toplantılarını halk da izleyebiliyor. Ben her toplantıda büyük bir afişe cep telefonu numaramı yazıyordum ve halka gösteriyorum. ‘Eğer bir sorun varsa beni cep telefonumdan arayabilirsiniz' diyordum. Halka yakın bir başkan profili oluşturmaya çalıştım.” şeklinde konuştu.
POLİS TEŞKİLATI BİLE BELEDİYE BAŞKANINA BAĞLI
Yerel yönetimler konusunda Türkiye ve Amerika arasındaki farkları da dile getiren Selen, “Benim gördüğüm en büyük spesifik fark burada belediye dediğiniz zaman polis teşkilatı yani güvenlik güçleri de belediyeye bağlı. Ben belediye başkanıysam o ilçenin emniyet müdürü benim emrimde çalışıyor. Burada her eyaletin kendi senatosu var. Vali de eyaletin valisi. Bütçemizin bir kısmını okullara veriyoruz. Okullara büyük bir bütçe ayrımı var. Türkiye'de ise okulların belediyelerle alakası yok. Ona da Milli Eğitim Bakanlığı bakıyor. Burada da bir fark var.” dedi.
GELİŞMİŞ ÜLKE DENİLİYOR AMA MASKE YOK!..
Koronavirüs salgınıyla ilgili görüşlerini de aktaran Tayfun Selen, “Covid-19 her ne kadar Çin'de başlamış olsa da, şuanda merkezi Amerika gibi görünüyor. Bizim eyaletimizde ölü sayısı 9 bin 500 civarında. Ciddi anlamda ölüm vakası var. Bugün ben hangi kanalı açarsam açayım; bundan sonra ne yapılması gerektiği tartışılıyor. Burada ders alınması gereken noktalar var. Amerika en gelişmiş ülke deniliyor ama biz maske bulamadık. Belediyelerde toplantı yapıyoruz ama maske yok...” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE'NİN YARDIMI DEĞİL TRUMP KONUŞULUYOR
Türkiye'nin 2 kargo uçağıyla gönderdiği yardımların Amerikan kanallarında gösterilmemesiyle ilgili yöneltilen soruya Tayfun Selen, “Bu sene seçim senesi. Kasım ayının ilk haftası seçim var. Medyanın ortak noktası Trump'ın yanlış yaptığı. Türkiye kendi zorlukları içinde yardım gönderdi. Ama bu durum medyada çok fazla gündem olmadı.” şeklinde cevap verdi.
50 EYALETTEN 50 AYRI SES ÇIKIYOR
Bundan sonraki süreçle ilgili görüşlerini de aktaran Chatham Belediye Başkanı Selen, “İki ay öncesine kadar ekonomi çok iyiydi. Amerikan ekonomisinin gelmiş geçmiş en iyi dönemiydi. İnsan sağlığı daha iyi olduğu için ekonomi kapatıldı. Bütün dükkanlar kapatılarak bir anda hayat durdu. Bunun ekonomiye büyük zararı oldu. Trump hem insanların sağlığını düşünürken; hem de ekonomideki bozuklukların, işsizliklerin insanların sağlığını daha da kötü etkileyebileceğini düşündü. Amerika'nın 50 tane eyaletten oluşmasının dezavantajları bunlar. 50 eyaletten, 50 kafadan ayrı ses çıkıyor. Her valiyi o eyaletin başkanı gibi düşünün. Trump ‘Bütün berber dükkanlarını açacaksın' diye tek başına bir karar veremiyor. Zaten anayasa buna izin vermiyor. Bunun yetkisi valilerde. Trump sadece tavsiyede bulunabiliyor. Valilerden de buna uyan var uymayan var. Mesela Türkiye'de hafta sonları sokağa çıkma yasağı var. Burada ise sokağa çıkma yasağının 50 tane yerden koordine edilmesi lazım. Bu bakımdan burada sokağa çıkma yasağını uygulamak daha zor.” dedi.
ŞEHİR HAYATINDAKİ YOĞUNLUK İSTENMİYOR
“Pandemi sonrası sosyal alanlar nasıl etkilenecek? Nasıl bir yenidünya düzeni bizi bekliyor?” şeklinde yöneltilen soruya Tayfun Selen'in cevabı şu şekildeydi: “İnsanlar şehir dışına kaçıyorlar. İnsanlar şehir hayatlarındaki yoğunluğu istemiyorlar. Bu gelecekte nasıl olur bunu bilemiyoruz. Evden çalışmak şuanda çok popüler oldu. Trafikte rahatlama oldu. Trafikte yaşanan rahatlama ile egzoz dumanı azaldı. İnsan davranışı nasıl değişir onu bilemeyiz. Park, bahçeler, şehir dışındaki evler daha değerlenebilir. Bizim hayatımızda böyle bir vaka ilk olduğu için yaşadıkça öğreniyoruz. Başımıza ilk defa böyle bir şey geldi. Yaşadıkça neler olabileceğini de göreceğiz.”
TRUMP, HALKLA BAĞDAŞTI
Amerika Başkanı Donald Trump'un oy oranının yüksek olmasının sebeplerine de değinen Tayfun Selen, “Trump'ı Amerika'da TV'de izleyen 320 milyon insan varsa; bunun hepsi kendisinin ne dediğini anlıyor. Trump sizin problemlerinizi anlıyor. Halkla bağdaştı. Trump bir milliyetçilik akımı oluşturdu. Birçok eyaletler bundan etkilendi. Üretimi dışarıya vermek istemedi. İçeride üretim yaptı. Bunun da halk tarafında karşılığı olarak oy oranları arttı.” ifadelerini kullandı.